bana marianna de etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
bana marianna de etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Haziran 2016 Pazartesi

Queer Sinema

Onur haftasının da gelmesi sebebiyle uzun zamandır taslakta beklettiğim bu listeyi günün anlam ve önemine ithafen paylaşmak istedim. Tek tek filmleri açıklamadım. Bazılarını zaten blogda görmeniz mümkün, diğerlerini de yeri geldikçe zaten göreceksiniz. Bahsetmediklerimden bazıları beni ciddi anlamda etkileyen filmler. Umarım yine bir liste dolayısıyla bahsederim veya tek başına inceleme yapma fırsatım olur.

Peki Queer Sinema nedir? Neden ve nasıl Queer gibi eşcinselleri "aşağılamak" için kullanılan bir kelime bu sinemayı temsil ediyor? Queer kuramı nedir? Sinemadaki yeri ve temsili nedir? Queer sinemanın yeni ve eski örnekleri nelerdir? Babam böyle pasta yapmayı nereden öğrendi? Eminim bu soruların hiçbirini merak etmiyorsunuz :), ama eğer merak ederseniz en alta bir link bırakacağım orada tüm bu soruların cevabını bulabilirsiniz :). Eğer daha fazla bu ve benzeri kitap okumak isterseniz birkaç önerim olabilir, bunun için de yorum bırakmanız yeterli :). Ayrıca bu vereceğim linkte daha çok film örnekleri görebilirsiniz.



Benim de birkaç cümle yazmam gerekirse bu makale ile alakalı şunlar olur. Yalnız uyarmam gerek, çok güzel açıklamalar var makalede benim yazacaklarım sadece birkaç yerin açımlaması, yorumlaması (bildiğiniz paraphrase işte, Türkçe'sini yeni öğrendim tek kelime kullanarak, çaktırmayın :)), o yüzden bununla yetinmeyin makale bundan çok daha fazlası, ne yazsam eksik olacak. Mesela genelde Hollywood sinemasında (ki günümüzde de devam ediyor Türk Sinemasından bahsetmiyorum bile, az çok her ne kadar duyarlılığın arttığını düşünsek de), eşcinseller ve eşcinsel olmak genel olarak, "komik, korku veya kaygı uyandıran durum, anormalilik, toplum dışılık" olarak bize yansıtılıyor. Özellikle "eski queer sinema" başlığına bakarsanız, eşcinsel karakterlerin filmin sonunda ya intihar ettiğini ya da öldürüldüğünü görebileceğimizi belirtiyor. Yine bu ilk filmlerde "efemine eşcinsellik çevrelerindeki erkeklerin erilliklerinin ölçülmesinde ölçüt olmuşlar." İşte bu gibi örnekler bence yeni dönem bazı Dünya Sineması'nda ve Türk Sineması'nda da hala sıklıkla görülen stereotip karakterler aslında. İşte bu yeni dönem Queer Sinema bu algıyı yavaş yavaş yıkıyor sanırım. Aşağıda göreceğiniz filmlerde bu yeni dönemin örneklerinden sayılabilir.


Ve her zaman dediğim gibi empati önemli. Saygı duymak önemli. Aşk aşktır ve aşk her zaman kazanır :).


1. Haftasonu - Andrew Haigh (2011)




2. Zenne - Caner Alper, Mehmet Binay (2012)




3. Bana Marianna De - Karolina Bielawska (2015)




4. Aşk Başkadır - Ira Sachs (2014)




5. Tangerine - Sean Baker (2015)




6. Mavi En Sıcak Renktir - Abdellatif Keshish (2013)




7. Serseri Mayınlar- Ferzan Özpetek (2010)




8. Cahil Periler - Ferzan Özpetek (2001)




9. Annemi Öldürdüm - Xavier Dolan (2009)




10. Carol - Todd Haynes (2015)





Nejat Ulusay "Yeni queer sinema: Öncesi ve sonrası" (2011)

Buradan da Başka Aşk başlıklı film listeme ulaşabilirsiniz :).

Devamını Oku »

8 Mart 2016 Salı

IFAnkara Bağımsız Filmler Festivali

Bu yayında sizlere If'te izleme fırsatı bulduğum filmleri kısaca anlatacağım ama daha önce de bahsettiğim gibi Ankara'da bariz bir ulaşım sorunu var ve buna rağmen 21.30 seansında olan filmler vardı. İstediğim birkaç filme bu yüzden gidemedim ve eminim birçok kişi bu yüzden gidemedi. Bunun dışında (reklam gibi olmasın) maximum kart dolayısı ile yarı fiyatına filmleri izledim bu güzeldi. Bir artı bir eksi gideceksek eğer bir diğer istediğim filmleri seçmeme engel olan şey aynı seansa denk gelen filmler olmasıydı. Bazı filmleri de böyle eleyince ve İstanbul'daki her filmin de buraya gelmediğini düşünürsek az seçenekten seçimler yaparak filmleri izledim. Ve son sayı yedi film oldu.

1. Just Jim - Craigh Roberts (2015)




İlk gün Ceset ve Just Jim birbirine yakın saatlerdeydi ben de birini seçmek zorunda kaldım. Ceset'in başka sinemada izleyebilmeyi umarak Just Jim'e bilet aldım. Çok merak ettiğim bir ilk filmdi Craig Roberts'ın ama mükemmeldi diyemem "sadece" güzeldi. Film çok yavaş başladı ve sürekli şekil değişirdi her bakımdan biraz dağınık buldum o yüzden. Onun dışında umut vaat eden bir filmdi. Şu kara komedi olayını biraz abartsaydı ve bazı yerlerde müzikle sahneleri alttan destekleseydi vesaire vesaire daha başarılı bir film olacağını düşünüyorum. Bunun dışında  James Dean'e ve Roberts'ın bir diğer oynadığı filmi Submarine'e göndermeler vardı ki ikisine de bayıldığım için hoşuma fazlasıyla gitti. Espriler zekice ve güzel yazılmıştı. Sonuç olarak konusu güzel ama anlatmakta biraz sıkıntılı bir film olduğunu düşünüyorum. İzlenmeli mi, izlenir :). O kadar yerdi yerdi şimdi izle diyor diyebilirsiniz ama bunlar dışında umut vaat eden güzel bir ilk filmdi :).

2. Call Me Marianna - Karolina Bielawska (2015)




Bana Marianna De mesajı, derdi apaçık güzel bir filmdi. Şarkıları da çok güzeldi. Son sahnesi fotoğraf gibiydi. Fırsat bulursanız izleyin :). Ve lütfen biraz empati.

3. Krisha - Trey Edward Shults (2015)




Ve gelelim festivalin üçüncü günü benim ikinci günüme. Yine iki film izledim. Bunlardan ilki Krisha oldu. Bana göre farklı bir şey anlatmıyor ama güzel anlatıyor. Öyle oyunculuklar ve çekim teknikleri vardı ki hayran olamamak, başrolle bir olmamak elde değil. Hele bir de Nina Simone Just in Time sahnesi vardı ki dillere destan. Hiç o şarkıyı o bakış açısıyla dinlememiştim :). Ne olduğunu söylemeyeceğim izleyince anlarsınız :). Bağımlılık sadece bizi değil çevremizi, en yakınlarımızı da etkiliyor.

Bu arada filmin sonunda yönetmenin isminin filmdeki bir karakterle aynı adla olması beni şüphelendirdi acaba otobiyografik özellikler taşıyor mu diye biraz araştırdım internetten. Ve 'Krisha' karakterini oynayan oyuncunun aslında yönetmenin teyzesi olduğunu, filmdeki teyzenin de gerçekte annesi olduğunu öğrendim :).  Filmdeki anneanne gerçekten anneannesi ve başka aile üyeleri de var. Genelde de hepsi kendi adıyla filmde oynuyor. Ama yönetmen bu bağımlılığı, biyolojik babasından etkilenerek yazdığını söylüyor.

4. Into the Forest - Patricia Rozema (2015)


Hiç sevmediğim Ellen Page ve herhalde ilk kez izlediğim Evan Rachel Wood'un başrolleri paylaştığı bu film beni ara ara yorsa da mesajı güzel bir filmdi ama eksiklikleri çok. Distopik bir dünya var ama çok üstünkörü anlatılmış. Bazı yerlerinde gerçekten zordu izlemesi ve bir "Yeter be!" dedirtiyor. İzlenilir mi izlenilir :).

5. Liza, the Fox-Fairy - Karoly Ujj Meszaros (2015)




Ve festivalin son günü üç filmle de kapanışı yaptım. Bu önceki filmlere nazaran son üç film baya renkli ve eğlenceliydi. Son günü güzel hazırlamışlar ben de yine güzel filmler seçmişim hani. Baya güldük, eğlendik. İlk film Liza, the Fox Fairy ye tek kelimeyle bayıldım. Her şeyiyle çok güzel bir filmdi. Zaten kara komedi izlemekten en keyif aldığım türlerden. Tekrar tekrar izlemelik bir film. Şarkıları ayrı bir güzeldi. Hala dinliyorum. İkonik sahneler, kıyafetler, dekorlar Wes Anderson filmlerini andırıyor yani Anderson severler bu filmi de seveceklerdir. Başrol çok iyiydi ve arada eleştirisini de yapmayı ihmal etmedi.

6. Tangerine - Sean Baker (2015)




İkinci film Tangerine'di. Yine bir diğer merak ettiğim "Serçeler" filmiyle çalışıyordu. 3 Iphone 5s ile çekilen bir film olması merakımı arttırdı ve bu filmi tercih ettim. Sürekli olarak kamerayla Sin Dee 'yi ve arkadaşı Alexandra'yı takip ediyoruz. Tabi bunun dışında Ermenistanlı taksici bir abimiz var o da bir diğer takip ettiğimiz kişi. Ve hepsinin hayatı en sonunda kesişir. Güzel bir filmdi. Müzikler yine çok güzeldi.

7. Grandma - Paul Weitz (2015)



Ve kapanışı Lily Tomlin'in başrolde olduğu Grandma ile yaptım. Yine eğlenceli bir filmdi. Grandma yani anneanne derken hiç kendi büyükanneniz gibi düşünmeyin. Dövme yaptıran, ağzından küfrün eksik olmadığı, geçinmesi zor bu anneannemiz; şair, akademisyen ve lezbiyen. Torununa yardım etmek isterken kendi geçmişiyle de yüzleşen anneanne bizi güldürürken hüzünlendirdi de.

Genel olarak yorum yapacak olursam güzel bir festivaldi keşke daha çok filme gitme şansım olsaydı, saat ve gün olarak bu kadar kısıtlı olmasaydı. Filmlerin hepsinin müzikleri ilginç bir şekilde çok güzeldi. Filmlerin hepsini beğendim ama favorilerim var az beğendiklerim var. İzleyin yani film izlemek güzel şey :). Hepsini öneriyor muyum bu listedeki, tabi ki evet. Siz de bu filmleri izlediyseniz ve festivale gittiyseniz, önerdiğiniz başka filmler varsa da yorum yapmayı unutmayın :).
Devamını Oku »